Son Yazılar

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2005/4430 K: 2005/5039 T: 25.4.2005

Kıyıların kamu malı niteliği taşıyan ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden bulunduğu, anılan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağı açıktır. Belirtilen nitelikteki yerlerde 18. madde uygulamasıyla tapu kayıtlarının oluşması olanaksızdır. Her nasılsa kıyılarda oluşturulan mülkiyet belgelerine değer verilmesine de olanak yoktur. Sicilin dayanağının idari kararla oluşması da bu sonucu değiştirmez. Devamını Oku

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 1991/4330 K: 1991/13551 T: 25.11.1991

Davalı tarafından tecavüz edilen mera bölümü ihtiyaçtan fazla ve bunun kira tutarına karşılık işgal tazminatı, mera zemini bozulmuş ise bu yerin eski hale getirilmesi için gereken masraf tutarı ile eski hale dönüştürülmesi suretiyle meradan istifadeye mani olunan ot bedeline, şayet tecavüz edilen yer köyün ihtiyacı dahilinde ise bu takdirde buranın tekrar mera haline getirilmesi için geçecek zamanda burada hayvan otlamamasından ötürü gerçekleşecek zarar ile meranın eski hale dönüştürülmesi için gereken masrafa hükmetmek olmalıdır. Devamını Oku

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 1997/2462 K: 1997/3103 T: 18.3.1997

683l sayılı Yasanın 17/l-2. maddesi; dört tarafı ormanla çevrili taşınmazlar orman bütünlüğünü bozacağı için, bu taşınmazlardan tarım yada inşaat yapmak suretiyle yararlanılamayacağını, buralara yerleşilemeyeceğini emretmiştir. 17. maddeye aykırılık oluşturan taşınmazlar özel mülk olarak kabul edilemez, orman sayılması gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2005/4257 K: 2005/4603 T: 20.6.2005

Hazine tapularının oluştuğu tarihten geriye 20 yılı aşkın zilyetlik kanıtlandığına, mera niteliğinde olmayıp uzun yıllardır kullanılan kuru tarım arazisi oldukları uzman ziraatçi bilirkişi raporu ile belirlendiğine ve zilyetlikle kazanmaya engel bir husus bulunmadığı anlaşıldığına göre aşağıda yazılı bulunan husus dışında hazine temsilcisinin temyiz itirazları yerinde bulunmamaktadır. Devamını Oku

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2004/9070 K: 2004/1134 T: 26.2.2004

Davacılar, mülkiyeti sağlayıcı herhangi bir belge ve kayda dayanmadığına göre, dört tarafı eylemli mera olan ve merayla aralarında doğal ve değişmez sınırı bulunmayan bir yerin öncesinin de mera olduğunun kabulü gerekir. 4342 sayılı Mera Kanununun 4. Maddesine göre; meralar devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerdendir. Özel mülkiyete geçirilemez. Zamanaşımı suretiyle iktisap edilemezler Devamını Oku

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2005/709 K: 2005/1220 T: 21.2.2005

Orta malı mera olarak sınırlandırılan dava konusu yerlerin davacının zilyetliğinde bulunduğu yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından ifade edilmiş ise de, ziraatçi uzman bilirkişinin düzenlediği raporda taşınmazın mera bitki örtüsüyle kaplı olduğu, uzun yıllardan beri tarım arazisi olarak kullanılmadığı gerekçeli olarak açıklandığına göre davacının tescil talebi red olunmalıdır. Devamını Oku

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2005/2645 K: 2005/3341 T: 28.4.2005

Paftaya göre, çevresinde fundalık alanlar bulunduğu anlaşılan tescil konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığının yöntemine uygun bir biçimde araştırılıp belirlenmesi, ayrıca güneyinde yer alan parsele uygulanan vergi kaydının dava konusu taşınmaz yönünü mera olarak gösterdiğine göre, davacı ile vergi kayıt malikleri arasında halefiyet bağının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulmasından sonra uyuşmazlık hakkında hüküm kurulması gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2005/7349 K: 2006/2218 T: 4.4.2006

Fermanlar mülkiyet belgesi olmayıp, zilyetlik belgesidir zilyetliğin ispatı için fermanlar tek başına yeterli olmayıp, yerel bilirkişi ve tanık sözleriyle de birleşmesi gereklidir. Somut olayda, dayanak fermanının harcı yatırılmak suretiyle tasdik işleminin yapıldığı kanıtlanamadığı gibi lehine ferman bulunan kişi ile davacıları arasında irsi veya akdi bağ da kanıtlanamamış, taşınmazın farklı amaçla kullanıldığının belirlenmiş olması karşısında dayanak padişah fermanı esas alınarak davanın kabulü mümkün görülmemiştir. Devamını Oku

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2001/5901 K: 2001/6696 T: 1.10.2001

İddia ve savunma çerçevesinde davacılar ve murislerinin bağımsız 20 yıllık zilyetliğinin geçip geçmediği, geçmemiş ise kendilerine intikal şekli üzerinde durulması, ayrıca 4753 ve 5618 sayılı kanunlar uyarınca bu yer hakkında yapılan uygulama bakımından belgelerinin bulunduğu yerden getirtilip uyuşmazlığın çözümünde göz önünde tutulması, ondan sonra uyuşmazlık hakkında hüküm kurulması gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2005/3897 K: 2005/4230 T: 6.6.2005

Taşınmazın öncesinin kadim mera olduğunun ve meradan elde edildiğinin kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekir. Dava dilekçesinde gösterilen ve itiraza uğramayan değer üzerinden vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekir. Ken, keşifte tespit edilen ve eksik nispi harcı ikmal edilmeyen değer üzerinden davacı yararına vekâlet ücretine hükmedilmiş bulunması da doğru değildir. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2004/3477 K: 2004/3885 T: 26.10.2004

Taşınmazın dava ve temyize konu bölümü ile dava ve temyize konu olmayan taşınmaz kesimi arasında ayırıcı unsur olarak doğal yada yapay bir sınır yerinin bulunmadığı tespit edilmiş olup; bu da taşınmazın dava ve temyize konu bölümünün sınırlarını oluşturan dava ve temyize konu olmayan eylemli meranın bir bölümü olduğunun kabulü gerektirir ki bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/1-120 K: 2004/96 T:25.02.2004

Hazine ecrimisil için muhakkak idari yolu kullanmak zorunda değildir. 2886 sayılı Yasanın 75. maddesi ile getirilen bu imkanın bir zorunluluk olarak yorumlanması doğru değildir. Hazinenin, ecrimisil isteyebilmesi için genel mahkemeye dava açma zorunda olmaması, bu konuda idari işlem düzenleme ve böylece sorunun idari yargıda çözümlenmesi zorunluluğu olarak düşünülmemelidir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1978/1-967 K: 1980/1365 T: 27.2.1980

Sahipsiz ve kamuya ait mallar üzerinde özel mülkiyet kuralları yürümez; alınıp satılamazlar, zamanaşımı ile kazanılamazlar. Denizlerin kara suları, kıyılar, kumluk, çakıllık, taşlık, kayalık yerler denizlerin uzantısıdır. Bu bakımlardan bu gibi yerler için alınan tapu kayıtları hukuken değer taşımazlar. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/5-750 K: 2005/19 T: 02.02.2005

Taşınmazın bilirkişi kurulu raporunda yazılı özelliklerine göre objektif değer artırıcı unsurun yüzde kırkı geçemeyeceği gözetilmeden, daha yüksek oranda değer artırıcı unsura göre kamulaştırma bedelinin fazla artırılması mümkün değildir. Taraflar arasındaki “Kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili” davasından dolayı yapılan yargılama… Devamını Oku