Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2004/1428 K: 2004/1743 T: 4.5.2004
Somut olayda gayrimenkullerin yer aldığı köy tüzel kişiliğinin davada taraf olarak yer alması gerekmekteyken taraf şartının gerçekleşmemiş olması bozma sebebidir. Devamını Oku
Somut olayda gayrimenkullerin yer aldığı köy tüzel kişiliğinin davada taraf olarak yer alması gerekmekteyken taraf şartının gerçekleşmemiş olması bozma sebebidir. Devamını Oku
Somut olayda dava konusu yerin mera olduğu tespit edilmiş olmakla ve mera üzerindeki zilyetlik hukuki bir değer ifade etmediğinden mahkemece verilen karar isabetlidir. Devamını Oku
Kadastro tesbit komisyonuna itiraz yaptıktan sonra itiraz kesinleşmeden ölen şahıs hakkında komisyonun kararı ile adına tesbit kararı verilmiş olması geçersiz olup hazinenin açtığı davanın kabulü gerekir. Devamını Oku
Davalı tarafın dayandığı tapu kaydının yüzölçümü 150 dönüm iken hazinenin taraf olmadığı dava sonunda miktarının 454 dönüme çıkarıldığı anlaşılmış ise de hazinenin taraf olmadığı bu davanın sonucunun hazineyi bağlamayacağı kuşkusuzdur; tapu kaydı miktar fazlasının sınırdaki meradan kazanıldığının kabulü gerekir. Meralar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz. Devamını Oku
Bir taşınmazın 5-6 yıl veya birkaç yıl ekilip sürülmemesi ve ulaşım güçlüğü olması onun terk edildiği anlamına gelmez. Devamını Oku
Yörede 4753 sayılı yasa gereğince komisyon çalışmalarda bulunmuş, kroki tanzim etmiş, belirtmelik tutanakları hazırlanmış, ancak tasdik edilmemiştir; bu nedenle sözü edilen belirtmelik tutanakları ve haritaları ancak takdiri bir delil niteliğindedir. Devamını Oku
İmar planı kapsamında kalan meranın mahkeme tarafından, dava konusu gayrimenkulün gezi mahalli, yeşil alan, oyun yeri ve açık alan olarak istanbul büyükşehir belediyesi adına malik bölümünün doldurulması yönünde verilen karar isabetlidir. Devamını Oku
Davacı yanın dayandığı dava dışı 1252 parsel sayılı gayrimenkule yüzölçümü ile revizyon gören tapu kaydı açıklanan sınırlar değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınır kayıtlardandır ve bu tür kayıtların kapsamının yüzölçümü ile saptanacağı hususu göz önünde tutulduğunda anılan tapu kaydının davaya konu… Devamını Oku
Tapu kaydı dava konusu taşınmazı hali yer okumakta, diğer bir anlatımla mera olarak sınır göstermemekte olup devletin oluşturduğu mülkiyet belgesinin sınırlarına değer verilmesi gerekir; mera tahsis haritası dava konusu taşınmazı kapsamadığı gibi nizalı taşınmazı tarım toprağı olarak göstermesi karşısında, taşınmazın mera olmadığı tartışmasızdır. Devamını Oku
Dava açan kişinin tutanak bilirkişisi olması ve tutanağı imzalaması kendisini bağlamaz; meralar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi neye ulaşırsa ulaşsın hukukça değer taşımaz. Devamını Oku
Taşınmaz üzerinde hayvanların otlaması ve köy tarafından bu şekilde kullanılması o taşınmaza kadim meralık niteliğini kazandırmaz. Devamını Oku
Dava konusu taşınmazların hazinenin dayandığı tapu kaydının kapsamında kaldığı öncesinin mera olduğu karşı tarafın dayandığı tapu kaydının 1958 yılında tescil davası sonucu oluştuğu miktarını aşacak şekilde dava dışı parsellere revizyon gördüğü, dava konusu taşınmazları kapsamadığı, ayrıca hazine tapusunun oluştuğu tarihe kadar 20 yıllık sürenin geçmememesin karşısında mahkemece verilen hükmün onanması gerekir. Devamını Oku
Vergi kaydının bir sınırı mera okumakta ise de sözü edilen kuzeyde 415 ve 416 parsel sayılı taşınmazlar bulunduğu, bunların tarım toprağı niteliğinde olduğu, dava konusu taşınmazların geleneksel biçimde kullanıla gelen kamu malı niteliğinde mera olmadığı, belirlenmiştir. Zilyetlikle kazanımı mümkündür. Devamını Oku
Mera, yaylak gibi kamu orta malı niteliğindeki yerlerin aidiyeti konusunda kadastro mahkemesinin görevli olmadığı düşünülerek mahkemece taşınmazın yayla (yaylak) niteliğiyle sınırlandırılıp özel siciline yazılmasına karar vermek gerekirken yazılı olduğu üzere halfeli köyü adına yayla olarak sınırlandırılmasına karar verilmiş olması doğru değildir. Devamını Oku
Dava konusu taşınmazların tespit gününden önce asliye mahkemesi’nde açılan, görevsizlik kararı ile kadastro mahkemesi’ne aktarılan el atmanın önlenmesi davasının kapsamında kaldığı, taşınmazların kamu malı niteliğinde mera olduğu belirlenmiştir; taşınmazlar üzerinde davalıların iktisap sağlayan süreye ulaşan nitelik ve içerikte zilyetliklerinin bulunmadığı gibi esasen bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz. Devamını Oku
Sınırındaki eylemli meraya el atılarak kazanılan taşınmazlar üzerinde süresi ne olursa olsun sürdürülen zilyetliğin hukuksal bir değeri bulunmadığından eylemli duruma aykırı düşen bilirkişi ve tanık sözlerine de değer verilmesi olanaksızdır; kural olarak kadastro davaları lehine tespit ya da kadastro komisyonunca tescile karar verilen kişi yada kurumlar arasında görülür. Devamını Oku
Dava konusu taşınmazın kaçak ve yitik kişilerden kanunları uyarınca devlete kalan yerlerden olduğunun kabulü gerekir; bu gibi taşınmazlar üzerinde zilyetlik süresi neye ulaşırsa ulaşsın hukukça değer taşımayacağından kanunlar uyarınca kaçak ve yitik kişilerden hazineye kalan taşınmazlar zilyetlik yolu ile kazanılamaz. Devamını Oku
Temyize konu edilen taşınmaz bölümünün davacı tarafın tutunduğu vergi kaydının kapsamında kaldığı öncesinin tarım toprağı niteliğinde bulunduğu ve oluşturulan mera tahsis kararı tarihine kadar davacı taraf yararına 3402 sayılı kadastro kanunu’nun 14.maddesi hükmünde öngörülen taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği yargılama sonucu saptanmış olup temyiz talepleri haksızdır. Devamını Oku
Dava konusu parsel dayanılan kaydın kapsamı içinde kaldığı takdirde tapu kaydına değer verilerek hüküm oluşturulmalı, dayanılan tapu kaydı ve krokisinin kapsamı dışında kaldığının belirlenmesi halinde dava konusu taşınmazın öncesinin kamu malı niteliğinde mera olup olmadığı diğer bir anlatımla komşu mera parselinden kazanılıp kazanılmadığı konusunda yararı bulunmayan elverdiğince yaşlı komşu köy halkından seçilecek bilirkişiler aracılığıyla araştırma yapılmalı, tespit bilirkişilerinin nizalı taşınmazı tarım toprağı niteliğinde olduğunu bildirmiş olmalarına göre yerel bilirkişi ve tanık sözleri arasında çelişki çıktığı takdirde bu çelişki giderilmelidir. Devamını Oku
3402 sayılı kadastro kanunun 20. maddesi hükmüne göre kayıtların haritaya dayanması halinde kapsamlarının haritasına göre belirlenmesi zorunludur. Devamını Oku
Kural olarak aynı kayda ya da kayıtlara dayanılması halinde kayıtların kapsamının sağlıklı biçimde belirlenebilmesi için davaların birlikte görülmesi zorunlu olduğundan bu dava dosyası ile ilgili parsellere ilişkin dava dosyası birleştirilmeli; bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Devamını Oku
Kadastro tespiti 3402 sayılı kadastro kanunu’nun 5.maddesi hükmü uyarınca malikhanesi açık bırakılarak yapılmadığı için aynı yasanın 30.maddesi hükmünün de uygulama olanağı bulunmamaktadır. Devamını Oku
Mahkemece bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi için taşınmazın yetkili idari merciler tarafından mera olarak tahsis edilmiş olması ya da taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kamu malı niteliğinde mera olarak kullanılmış olmasına bağlıdır. Devamını Oku
Bir yerin mera olup olmadığının belirlenebilmesi için öncelikle taşınmazın bulunduğu çalışma alanında tahsisli mera olup olmadığının ilgili mercilerden sorulup saptanması, mera tahsis kaydı var ise mera tahsis kaydı ve dayanağı belgelerin getirtilip uygulanması dava konusu taşınmazın mera tahsis kaydı kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi, mera tahsis kaydı yok ise, davada yararı olmayan komşu köyler halkından seçilecek yerel bilirkişi aracılığı ile dava konusu taşınmazın mera olup olmadığının sorulup saptanması gereklidir. Devamını Oku