Son Yazılar

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2005/6648 K: 2005/659 T: 9.2.2005

Keşif kararına keşif giderlerini neler olduğu ve bu giderlerin hangi tarafça yatırılması gerektiği, keşifte tanık dinlenecek ve bilirkişi incelemesi yapılacak ise bu hususlar açıkça yazılmalıdır; keşif gün ve saati duruşmada taraflara bildirilirse artık taraflara ayrıca davetiye gönderilmesine gerek yoktur. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2004/705 K: 2004/2746

Hukuki dayanaktan yoksun ve geçersiz olan bir işlemle merayı kendi adına tescil ettiren kişiden vaki kazanımlar da geçersizdir; bu özelliği gereği taşınmaz kayda dayanarak iktisap eden kişinin ikinci yada üçüncü el olması sonuca etkili olmadığından iyiniyet savı dinlenmez. Devamını Oku

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 1986/9054 K: 1986/9637 T:03.11.1986

Miras bırakan kişi Yunan Uyruklu olarak ölmüşse, mirasçılarının Türk Uyruklu olması durumunda, miras bırakana ait Türkiye'de bulunan bir taşınmazı kazanmaları [iktisap etmeleri] mümkündür. Yabancı bir kişinin Türkiye'de bulunan bir taşınmazı kazanması mütekabiliyet esası ile sınırlıdır. Devamını Oku

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 1992/1217 K: 1992/1514 T:11.02.1992

Miras ölümle açılır. Mirasçı olabilmek için murisin vefatında mirasçılığa ehil olarak sağ olmak yeterlidir. Davacıların mirasın açıldığı günde hangi ülke vatandaşı oldukları araştırılıp belirlenmeden ve sonradan Türk vatandaşı olmalarının mirasçılığa ehliyeti etkilemeyeceği düşünülmeden eksik inceleme ile hüküm oluşturulması usul ve kanuna aykırıdır. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1991/1-670 K: 1992/54 T:12.02.1992

Uygulamada karşılıklılık ise sadece yasal olanak sağlamak şeklinde düşünülmemekte fiilen bu imkanın verilmesi biçiminde anlaşılmaktadır. Bu durumda akit ülke vatandaşlarına davalarda adli yardım sağlamayı amaçlayan Lahey sözleşmesine Türkiye ve Yugoslavyanın da taraf olması yukarıda değinilen şekilde karşılıklılığın varlığını kabule yeterli görülemez. Devamını Oku

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2005/4734 K: 2005/2288 T: 31.3.2005

Taraflar arasındaki uyuşmazlığın arazinin niteliğine yönelik olduğu ve taşınmazların meradan elde edildiği iddiasının ileri sürüldüğünün kabulü gerekeceğinden meraya ilişkin uyuşmazlıklarda yerel bilirkişilerin komşu köyde ikamet eden şahıslar arasından seçilmesi taraf tanıklarının da aynı yönteme uygun olarak belirlenmesi gerekir; yerel bilirkişi ve tanıklarca; parsellerden birinin tarım arazisi niteliğinde bulunduğu, ancak son 10-15 yıldır tasarruf edilmediği ifade edilmiştir; taşınmazın uzun süreye ulaşan kullanılmamasının terk iradesine dayalı olup olmadığı hususunun araştırılmaması da doğru değildir. Devamını Oku

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2005/461 K: 2005/1628 T: 10.3.2005

Keşif ara kararında, keşfe gidilecek araç ücreti, yerel bilirkişi adayları ve tanıklara verilecek ücretlerle çıkarılacak davetiyelerle ilgili bir masraf belirlemesi yapılmadığı gibi, bilirkişi adayları ve tanıklara davetiye çıkarılabilmesi için bir süre de tanınmamış olması halinde bu tür bir ara kararına dayanılarak keşif delilinden vazgeçilmiş sayılmaya karar verilemez. Devamını Oku

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2005/2485 K: 2005/1373 T: 3.3.2005

Hazinenin tutanaktaki hissesine karşı açılıp takip edilmiş bir dava bulunmamaktadır; öncelikle hazinenin tutanaktaki hissesinin, hazine lehine kesinleştiğinin kabul edilmesi gerekir; mahkemece hazine hissesine yönelik bir dava bulunmadığı halde taşınmazın tamamının mera olarak sınırlandırılması isabetli bulunmamaktadır; taşınmaz üzerinde zaman zaman hayvanların otlatılmış olması o yere kadim meralık vasfı kazandırmaz. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/14-372 K: 2004/377 T: 23.6.2004

Davacı dayanağı kaydın köy sınırnamesi mi yoksa 474 sayılı yasa uyarınca düzenlenmiş bir tahsis kararı mı olduğu anlaşılamadığından bu belgenin ilgili mercilerden dayanağı belgelerle birlikte getirilmesi, 474 sayılı yasa’ya göre oluşturulmuş tahsis kararı niteliğinde değilse, kadim yararlanma hakkının taraflardan hangisine ait olduğu yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulmak suretiyle tespit edilmeli, yukarda anlatılan şekilde uygulama yapılmalı, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/7-174 K: 2004/161 T: 24.3.2004

Yerel mahkemenin zilyetlik süresinin orman kadastrosunun kesinleşmesi tarihinden itibaren başlaması gerektiği ve 3402 sayılı kadastro yasasının 14 ve 17. maddelerinde öngörülen sürenin dolmadığı yönündeki belirlemesi doğru olmakla birlikte, hazineye ait özel mülk niteliğindeki taşınmaz üzerinde bulunan muhtesatın tapunun beyanlar hanesine şerh edilmesinin gerekip gerekmediği yönünde araştırma yapılmadan karar verilmesi bozmayı gerektirir. Devamını Oku