Son Yazılar

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2004/4133 K: 2004/5178 T: 28.06.2004

Medeni Kanunun 715. maddesine göre deniz, göl ve akarsu kıyıları Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerdendir. Kıyılar deniz, göl ve akarsuların orantısı (mütemmim cüzü) olduğuna göre böyle bir yerin özel mülkiyete konu edilmesi, zamanaşımı ve zilyetlikle kazanılması mümkün değildir. Akarsuya bitişik olan taşınmazlarla ilgili uyuşmazlıklarda önemli olan yön, öncelikle taşınmaza sınır olan akarsuyun Kıyı Kanununun uygulanmasına dair Yönetmeliğin 4. maddesinde tanımı yapılan "Devamlı akış gösteren ve ekli listede belirlenen" ve kıyı kenar çizgisi tespiti gerekli olan akarsulardan olup olmadığı ve akarsuyun nehir tanımına giren kısmının kapsamında kalıp kalmadığının Kıyı Kanununun uygulanmasına dair Yönetmeliğe ek listeye göre belirlenmesi, sonra kıyı alanı ve kıyı kenar çizgisinin tespitidir. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2004/274 K: 2004/2295 T.4.3.2004

3621 sayılı Yasanın 6. maddesi hükmü gereği kıyı kenar çizgisi üzerinde devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yapılaşma olanağı olmayan mahal özelliğini taşıyan dava konusu taşınmazdan yararlanılabilmesi için; 2634 sayılı turizmi teşvik yasası hükümlerinde açıklanan koşulların yerine getirilmesi gereklidir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/1-281 K: 2004/285 T.12.5.2004

Aralarında bu konuda uzman ziraat, harita mühendisi ve jeolog veya jeomorfologların bulunduğu yeni bir bilirkişi kurulu oluşturularak, dava konusu taşınmazın bulunduğu yere ilişkin, memleket haritası, en eski tarihli askeri haritalar, hava fotoğrafları, valilik bayındırlık ve iskan müdürlüğünce kıyı kenar çizgisi saptanması sırasında kullanılan ve oluşturulan işlemli tüm evrak, belge ve haritalar getirtilip tüm kayıtlar uygulanmasını sağlamak, gerektiğinde değişik kodlardan toprak örnekleri alınıp analizler yaptırmak, mevsimsel etkiler de gözönünde tutularak yukarıda yapılan kıyı kenar çizgisi tanımına uygun biçimde kıyı kenar çizgisini saptamak ve değerlendirip sonucuna göre karar vermek gerekir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1988/1-825 K: 1988/964 T. 23.11.1988

3402 sayılı Yasanın 12. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre özel mülkiyete konu olmayan ve özel hukuk hükümlerine tabi olmayan üzerinde mülkiyet hakkı kurulamayacak Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlar hakkında Hazine tarafından açılacak davalara uygulanamaz. 3402 sayılı Yasanın gerekçe ve görüşme tutanakları ise aksi yönde bir sonucu benimsemekte görülmektedir. Yasaların yorumlanmasında kuşkusuz gerekçeleri ve yasama meclisindeki görüşme tutanaklarından yararlanılır; bunlar yasaların amaçlarının belirlenmesinde aydınlatıcı nitelik taşırlar. Ancak şu hususta belirtilmelidir ki yargı organı yorumunda bunlarla kural olarak bağlı değildir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/1-498 K: 2004/475 T.6.10.2004

Kıyı kenar çizgisinin Yasa ve Yönetmelik hükümleri gözetilerek ve 16.4.1972 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde açıklanan hususlar dikkate alınarak mahkemece saptanması zorunludur. Ancak, idarece belirlenip kesinleşmemiş olan kıyı kenar çizgisinin, çekişmenin çözümü bakımından takdiri delil olarak değerlendirilip, göz önünde bulundurulması gerekir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2007/1-75 K: 2007/90 T.28.2.2007

Sonuç olarak, kadastro tespitinden önce zilyetlikle mülk edinme koşulları oluşmuştur. Bu nedenle, zamanaşımı ile kazanımı engelleyen yasa değişikliğinden önce kadastro tespiti yapılmamış veya senetsizden tescil davası açılmamış olsa bile, yasa değişikliğinden sonra, tespitte davalı adına yazılmasına veya açılacak bir tescil davasında zilyet adına tescile karar verilmesinde bir engel bulunmamaktadır. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2007/1-41 K: 2007/54 T. 7.2.2007

Öncelikle idare tarafından 3621 Sayılı Kanunun 9. maddesi hükmüne göre kıyı kenar çizgisi haritasının düzenlenip, düzenlenmediği araştırılmalı, ondan sonra üç jeologdan oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılmalı, harita düzenlendiğinin ve yukarıda değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı'nda belirtildiği şekilde işlem gördüğünün, böylece davanın taraflarını bağlayan bir içerik kazandığının anlaşılması durumunda "kıyı kenar çizgisi" düzenlenen haritaya değer verilerek saptanmalıdır. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/1753 K: 2020/279

4 adet bağımsız bölümün ortaklığının giderilmesi istendiğine ve davacı ile davalıların veraseten iştirakli bulunduğuna göre mahkemece, öncelikle bağımsız bölümlerin her birinin bir paydaşa düşecek şekilde gerekirse ivaz ilavesi suretiyle aynen taksiminin mümkün olup olmadığı hususunun uzman bilirkişiler aracılığı ile araştırılarak oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken belirtilen hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2020/220 K: 2020/726

Taksim sözleşmesinin geçerli olabilmesi için miras bırakanın ölümünden sonra bütün mirasçıların veya temsilcilerinin iradelerinin birleşmesi asıl olduğundan, her birinin kendi payına düşeni aldığı ve diğer mirasçıların paylarına düşenler bakımından da karşılıklı olarak vazgeçtikleri açık ve kesin şekilde belirlenmedikçe taksimin sabit olduğu kabul edilemeyecektir Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/2000 K: 2021/690

Yargıtay uygulamalarında da istikrarlı bir şekilde kabul edildiği üzere tamamlanmış yapının fiili durumu ile onaylı projesi arasında aykırılıkların bulunması ya da yapının imara uygun ancak projesiz inşa edilmiş olması gibi kat mülkiyeti kurulmasına engel oluşturan eksikliklerin mevcut olduğu durumlarda hemen kat mülkiyeti kurulamayacağı sonucuna varılmayarak, bu eksikliklerin giderilip yasal koşullara uygun hâle getirilmesi mümkün ise bunun isteyen tarafa tamamlattırılması yoluna gidilmesi gerekmektedir. Devamını Oku

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/9171 K:  2018/2618 19.03.2018

Mahkemece açılacağı bildirilen büfe için herhangi bir işyeri ruhsat başvurusu yapılmamış olması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, işyeri ruhsat başvurusu daha sonra da yapılabileceğinden, bu hususun başlı başına ihtiyacın samimi olmadığını kanıtlamaya yeterli olmadığı açıktır. Mahkemece yapılacak iş; dava konusu kiralananın yapılacak işe uygun olup olmadığına ilişkin bilirkişi kurulundan Yargıtay denetimine elverişli ve ayrıntılı rapor alınarak dinlenen tanık beyanları da değerlendirilmek suretiyle ihtiyaç iddiası ile ilgili bir karar verilmesi gerekirken, hukuki olmayan sebebe dayanarak yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. Devamını Oku

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2020/2064 K: 2020/3826 02.07.2020

Davacı kiracının dava konusu kiralanana taşınırken ve kiralanandan ayrılırken yaptığı taşınma /nakliye masraflarının süresinden önce fesih nedeniyle uğranılan zarar (menfi zarar) ya da faydalı ve zorunlu masraf kapsamında değerlendirilmesi ve talep edilmesi mümkün değildir. Buna yönelik istemin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulü doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/140 K: 2004/135 T: 03.03.2004

Ortaklığın giderilmesi davaları, paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallar ile haklarda, paydaş yada ortaklar arasında yürürlükte olan tapulu mülkiyet ilişkisini sora erdirip bireysel mülkiyete geçişi sağlayan çift yönlü, yanlar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Davalı da davacı gibi aynı haklara sahiptir. Ortaklardan birinin davayı takip etmesi halinde diğer davalardan farklı olarak o kimse davacı durumuna girer. Gerek davacı ve gerekse bütün davalılar bakımından bu halde dava devam eder. Davanın reddine ilişkin kararı temyiz etmemiş olanlar bakımından kararın kesinleşmiş olduğu kabul edilemez. Taraflardan birisi temyiz edip karar bozulmuş ise bozma kararı temyiz etmeyen paydaşları da etkiler. Paydaşların hepsini etkileyecek bir karar verilmedikçe ortaklığın giderilmesi söz konusu olamaz. Devamını Oku

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2009/3039 K: 2009/4993

Davacı, başkasına ait arsa üzerinde bulunan miras bırakana ait 3 katlı binanın ortaklığının giderilmesini istemiş ise de ortaklığın giderilmesi istenilen bina bilirkişi kurulu raporuna göre arzın mütemmim cüz'ü niteliğinde olup zeminden ayrı olarak satılması mümkün olmadığından ortaklığın giderilmesi istenemez. Öte yandan davacı binanın yıkılıp enkaz bedelinin ortaklığının giderilmesini de istemediğine göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Devamını Oku

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2012/1078, K: 2012/2235

İİK.’nun 121. maddesi uyarınca hacze konu olan şey, borçlu ortağa ait miras veya iştirak halinde tasarruf olunan bir mal hissesi olup, haczine karar verilen hissenin elbirliği hükümlerine göre bağımsız olarak satışı mümkün değildir. Bu durumda borçlu ortağın miras payının da bulunduğu mal üzerindeki ortaklığın aynen taksim veya satış suretiyle giderilmesi söz konusu olup alacaklı da İİK’nun 121. Maddesi uyarınca İcra Mahkemesinden alacağı yetki belgesine dayanarak bu davayı açabilmektedir. Kural olarak ortaklığın giderilmesi davasında dava hakkı ortaklardan bir yada birkaçına ait olup alacaklının dava hakkının borçlu ortaktan bağımsız olarak düşünülmemesi gerekir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2003/253 K: 2003/270 T: 02.04.2003

Elbirliği mülkiyetine tabi bir malda payı bulunan borçludan alacaklı olan kişi, anlatıldığı şekilde İcra Tetkik Merciinden alacağı yetkiye dayanarak borçlunun da içinde bulunacağı tüm elbirliği ortaklarına karşı dava açıp bu davayı sonuçlandıracaktır. Buradaki dava açmak hakkı hakime ya da başka bir kişiye tanınmamış, yalnızca mirasçıya ya da Tetkik Merciinden ortaklığın giderilmesi davasını açma yetkisini alan alacaklıya tanınmıştır. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1988/6585 K: 1988/870 T: 02.11.1988

Müşterek mülkiyette her bir paydaşın kendi payı bakımından dilediği zaman ortaklık durumunun sona erdirilmesini isteme hakkı vardır. Bu hak Medeni Kanunun 627. maddesinde açıklıkla belirtilmiştir. MK.nun 627. maddesinde ortaklığın giderilmesinin önlenmesi hallerinden birisi de taksiminin münasip olmayan bir zamanda yapılması ve istenmesi halidir. Taşınmaz malın münasip bir zamanda satılması hali, bu hakkın diğer paydaş için zararlı olacak bir şekilde kullanmasını önlemek maksadıyla konulmuştur. Bu hüküm MK.nun 2. maddesinin özel bir uygulama halinden ibarettir. Devamını Oku

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2005/11193 K: 2005/12201 T: 26.12.2005

Aynen bölünerek paylaştırmanın (taksimin) mümkün olması durumunda bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi halinde eksik değerdeki parçaya para (ivaz) eklenerek denkleştirme sağlanır. Davada paydaşlar arasında anlaşma olmadıkça hakim kendiliğinden bazı taşınmazların bir kısım paydaşlara, kalanın diğer paydaşlara verilmesi şeklinde aynen bölünerek paylaştırmaya karar veremez. Devamını Oku

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2005/11193 K: 2005/12201 T: 26.12.2005

Aynen bölünerek paylaştırma (taksim) halinde teknik bilirkişiye ifraz (taksim) projesi düzenlettirilerek bu projeye göre taşınmaz Belediye veya mücavir alan hudutları içerisinde ise Belediye Encümeninden karar alınmak suretiyle belediyeden, Belediye dışında ise İl İdare Kurulundan İmar Yasası ve Yönetmeliğine göre bölüşmenin (taksimin) mümkün olup olmadığı sorulur. İfraz projesinde kimlere nerelerin verileceği konusunda paydaşlar anlaşamazlar ise hakim huzurunda kura çekilerek belirlenir. Onay makamından olumsuz cevap gelmesi halinde paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi gerekir. Devamını Oku