Son Yazılar

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2011/6013 K: 2011/7628 T: 27.06.2011

Kadastro parselinin imar uygulamasına tabi tutulma işlemi kayıt maliklerinin iradelerine tabi olmayıp irade dışında kamusal bir tasarrufa dayandığından davalı tarafın davanın açılmasına sebebiyet verdiği düşünülemez. Buna bağlantılı olarak da davalılar yargılama giderleri ve harçtan sorumlu tutulamaz. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2013/187 K: 2013/2020 T: 14.02.2013

Mahkemece yapılan inceleme ve esas alınan teknik bilirkişi raporunun hüküm kurmaya yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Rapor ekinde yer alan krokinin infaz kabiliyetinin bulunmadığı gibi, kök parselin çekişmeye konu imar parsellerinin ne kadarlık bölümüne isabet ettiği hususları da açıklığa kavuşturulmuş ve isabet eden bölümler kroki üzerinde de gösterilmiş değildir. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2013/399 K: 2013/1953 T: 14.02.2013

Davada, imar uygulaması ile oluşan parsellerin iptali ile kadastral parsele dönüş talep edildiğine göre, verilecek kararın imar parsellerinin dava dışı paydaşlarının hukukunu etkileyeceği tartışmasızdır. Hal böyle olunca, imar parsellerinin tüm paydaşlarının davada yer almalarının sağlanması ve ondan sonra işin esası yönünden hüküm kurulması gerekirken, anılan hususun gözardı edilmiş olması doğru değildir. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2012/15297 K: 2013/3678 T: 18.03.2013

Mahkemece davanın kabulü ile kadastral parsellerin ihyasına karar verildiği halde, hangi kadastral parselde hangi davacıya ne kadar pay verildiği konusunda bir açıklık bulunmaktadır. Bu husus kararın infazı sırasında tereddüte mahal vereceği gibi, dolu pafta sistemine de aykırılık teşkil edeceğinden, pay oranları belirtilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2013/3164 K: 2013/4441 T: 28.03.2013

İmar şüyulandırmasının dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve Türk Medeni Kanunu'nun 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği açıktır. Bu durumda; dayanıksız kalan (illetten mücerret) kaydın iptali ile kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyası şeklinde karar verilmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2013/4384 K: 2013/5484 T: 15.04.2013

İdare Mahkemesinin iptale konu olan yol ve park alanı olarak ayrılan yerle birlikte imar işlemi ile davacılar adına kayıtlı olan diğer parseller hakkında da dava açılması için davacılara mehil verilmesi, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilip taşınmazların tümü yönünden inceleme yapılıp deliller birlikte değerlendirilerek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2012/4586 K: 2012/15528 T: 20.12.2012

Sicil kayıtlarının illetini teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilerek kayıtların dayanıksız hale geldiği ve sicil kaydının yolsuz tescil durumuna düştüğü belirlenmek ve benimsenmek suretiyle bilirkişi rapor ve krokisinde gösterildiği üzere eski hale ihya davasının kabulüne karar verilmiş olmasında ve yargılama giderlerinden davalı gerçek kişinin sorumlu tutulmamış olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2012/12192 K: 2012/15952 T: 27.12.2012

Sicil kayıtlarının illetini teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilerek kayıtların dayanıksız hale geldiği ve sicil kaydının yolsuz tescil durumuna düştüğü belirlenmek ve benimsenmek suretiyle bilirkişi rapor ve krokisinde gösterildiği üzere eski hale ihya isteğinin kabulüne karar verilmiş olmasında ve yargılama giderlerinden davalı Adana Büyükşehir Belediyesi ile dahili davalı Çukurova Belediyesinin sorumlu tutulmuş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2011/9868 K: 2011/12178 T: 05.12.2011

İmar şuyuulandırmasının dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanaksız kalacağı ve yolsuz tescil durumuna düşeceği açıktır. Dayanıksız kalan (illetten mücerret) kaydın ise iptalinin gerekeceği ve kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyası şeklinde karar verilmesi gerekeceği de kuşkusuzdur.… Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2004/7721 K: 2004/8013 T.30.6.2004

Mahallinde keşfen yapılacak uygulama sonucunu, gerçekten de çekişmeli taşınmazın bir bölümünün veya tamamının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı ve kamu malı niteliğinde olduğunun saptanması halinde, dava dışı paydaş veya hakkındaki dava reddedilen ölü paydaşın mirasçıları yönünden de dava açılması, tüm paydaşlar bakımından hüküm kurulması gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2004/368 K: 2004/3620 T.30.3.2004

3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisi adli yargı tarafından saptanır. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2002/7402 K: 2002/8605 T.4.7.2002

Mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya aittir; ancak idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2004/10481 K: 2004/11294 T.14.10.2004

Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve bu nedenle tespit dışı bırakılması gereken taşınmazlar hakkında tespit tutanağı düzenlenmiş olsa bile yok hükmünde sayılan işlemler, önceki 766 sayılı yasanın 31/2 halen yürürlükte bulunan 3402 sayılı yasanın 12/3 maddelerinde yazılı olan 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi değildir; kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kumluk yerlerinde devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu tartışmasızdır. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2004/11127 K: 2004/11401 T.18.10.2004

Dava konusu olayda, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede idarece 3621 sayılı yasa hükümleri uyarınca kıyı kenar çizgisi tespiti yapıldığı, ancak anılan tespite dayalı çizginin davalılar yönünden kesinleşmediği anlaşılmaktadır; bu tür durumlarda kıyı kenar çizgisinin mahkemece saptanması asıldır; ancak, idarece belirlenip kesinleşmemiş olan kıyı kenar çizgisinin çekişmenin çözümü bakımından takdiri delil olarak değerlendirilip gözönünde bulundurulacağı kuşkusuzdur. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2006/6428 K: 2006/8888 T.19.9.2006

Kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğu; ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiği. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2006/1771 K: 2006/3757 T.6.4.2006

Anayasanın 43., 3621 sayılı Kıyı Kanunun 5 ve devam eden maddeleri ve yukarıda sözü edilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da ifade edildiği üzere kıyılar kamu malı niteliğinde olup, bu yerlerde özel mülkiyet tesisine olanak yoktur. Her nasılsa bu yerler bakımından oluşturulan sicil kayıtlarına da değer verilemez. Devamını Oku