TBK’nun 310. maddesi gereğince kiralananın mülkiyetinin kiralayan malik tarafından üçüncü kişiye devri ile birlikte, kiralayan ve kiracı arasındaki kira sözleşmesi tüm hak ve borçları ile birlikte yasa gereği kendiliğinden yeni malike geçer.
Davacı, davalının halen kiracı olarak kullandığı dava konusu taşınmazları, kiraya veren … ‘dan 08.12.2014 tarihinde satın aldığını, davalı şirkete … Noterliğinin 29.12.2014 tarihli ve 18297 yevmiye nolu ihtarnamesini göndererek yeni malik olduğunu ve taşınmazdaki dükkanları işyeri olarak kullanacağını bu nedenle de eski malik ile davalı şirket arasında yapılan kira akdinin yenilenmeyeceğini bildirdiğini ancak davalı tarafından tahliye edilmediğini ileri sürerek, davalının dava konusu taşınmazdan tahliyesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı; davacının talebinin haksız ve yersiz olduğunu, davacının başkaca taşınmazlarının bulunduğunu, bu taşınmazlara ihtiyacının olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen hüküm; davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 11.10.2017 gün, 2017/5469 Esas ve 2017/13735 Karar sayılı ilamı ile; ” Olayımıza gelince; davada dayanılan ve hükme esas alınan 01.05.2010 başlangıç tarihli ve altı ay süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dosyada bulunan tapu kaydından taşınmazın kiraya verenden satın alındığı ve davacının 1/5 paylı malik olduğu, iktisap ve ihtiyaç iddiasına binaen davalıya gönderilen ihtarnamenin ise davacı paylı malik tarafından kendi adına gönderildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda pay ve paydaş çoğunluğu tarafından ihtar gönderilmediğinden mülkiyete dayalı olarak açılan dava yerinde değildir.
Ne var ki; TBK’nun 310. maddesi gereğince kiralananın mülkiyetinin kiralayan malik tarafından üçüncü kişiye devri ile birlikte, kiralayan ve kiracı arasındaki kira sözleşmesi tüm hak ve borçları ile birlikte yasa gereği kendiliğinden yeni malike geçer. Bu durumda; önceki kiraya veren ile davalı kiracı arasında yapılan sözleşmenin 01.05.2010 tarihli ve altı ay süreli olduğu, altı aylık sürenin bitiminden itibaren sözleşmenin 01.11.2011 tarihinden itibaren yıldan yıla yenilendiği, sözleşme gereğince açılan davada davalıya gönderilen ve 31.12.2014 tarihinde tebliğ edilen ihtarnameye göre de davanın 01.11.2015 tarihinden sonraki dönem sonuna kadar açılması gerekeceği, bu nedenle de 10.06.2015 tarihinde açılan davanın süresinde olmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kiralananın tahliyesine kararı verilmesi doğru görülmediği ” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, bozma ilamına karşı davacı vekili, süresi içinde kararın düzeltilmesini istemiştir.
Yeniden yapılan inceleme sonucunda; Konut ya da çatılı işyeri niteliğindeki bir taşınmazı iktisap eden kimse dilerse eski malik ile kiracı arasında yapılmış sözleşmeye dayanarak sözleşmenin sonunda bir ay içinde, dilerse TBK’nun 351. maddesi uyarınca edinme günü de dahil olmak üzere edinme tarihinden başlayarak bir ay içinde durumu kiracıya yazılı olarak bildirmek koşuluyla edinme tarihinden itibaren altı ay sonra ihtiyaç nedeniyle tahliye davası açabilir. Davanın altı ayın sonunda hemen açılması şart olmayıp sözleşme sonuna kadar açılması mümkündür. Ancak edinmeyi izleyen bir ay içerisinde bildirimin tebliği zorunlu olup bunun sonradan giderilmesi mümkün değildir. Açılacak davada tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın varlığının kanıtlanması gerekir.
Somut olayda davacı taşınmazı 08.12.2014 tarihinde edinmiş, 31.12.2014 tarihinde davalıya ihtar tebliğ etmiş ve davayı da satın alma tarihinden altı ay sonra 10.06.2015 tarihinde açmış olmakla davanın sürede olduğu, öte yandan davaya konu taşınmaz tapuda tarla vasfıyla kayıtlı olsa da, mahkemece yapılan keşif sonucu taşınmazda binalar olduğu, davaya konu dükkanların fiilen yeni malik davacı tarafından kullanıldığı, taşınmazda paydaşlar arası fiili taksim bulunduğu, bu durumda davacının tahliye davası açması için pay ve paydaş çoğunluğu aranmayacağı ve tek başına tahliye davası açabileceği bu defaki incelemeden anlaşılmıştır.
Ancak ne var ki; davacı dava dilekçesinde; davaya konu taşınmazlara kendisinin ve çocuklarının işyeri olarak ihtiyacı olduğunu ileri sürmüş ise de; cevaba cevap dilekçesinde; oğullarının ve eşinin … Kuyumculuk …Ltd. Şti’ de hissedar olduğunu, şirketin kiralananın üstünde bulunan oteli işlettiğini, kiralanan dükkanların otelin ihtiyacı için kullanılacağını beyan etmiştir. Davacı dava konusu kiralanan dükkanları, eşinin ve çocuklarının ortağı olduğu şirketin ihtiyacı nedeniyle tahliyesini istemektedir.
Nitekim bu husus mahkemenin de kabulündedir. TBK’nun 350/1.maddesi kiralananı iktisap eden kimsenin, kendisi, eşi, alt soyu, üst soyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle tahliye isteyebileceği hükmünü içermektedir. Kanun hükmüne ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre gerçek kişi şirketin ihtiyacı nedeniyle tahliye isteminde bulunamaz. Mahkemece bu hususun değerlendirilmesi suretiyle bir karar verilmesi gerektiğinden, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairece verilen önceki bozma ilamının kaldırılarak mahkeme hükmünün açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulmasına karar verilmiştir.