İstatistikler
5467
Yazılar
0
Yorumlar
23210
Puan
Popüler Yazıları
- Tahliye Taahhütnamesi Yargıtay Kararları Aralık 11, 2022
- Ortaklığın Giderilmesi Davaları Vekâlet Ücretine İlişkin Yargıtay Kararları Ekim 16, 2022
- İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Yargıtay Kararları Ekim 15, 2022
- İmar Kanunu 32 ve 42. Madde Yıkım ve Para Cezalarıyla İlgili Danıştay Kararları Ekim 17, 2022
- Kamulaştırma Bedelinin Tespiti Hakkında Yargıtay Kararları Ekim 15, 2022
- Yazılar
- Favoriler
- Yorumlar
Ortaklığın Giderilmesi Davalarında Arabuluculuk
Bu makalemizde ortaklığın giderilmesi davalarında arabuluculuk konularına değineceğiz. Bu kapsamda ortaklığın giderilmesi davalarında arabuluculuğun zorunlu olup olmadığı ve arabuluculuk sürecinin nasıl işleyeceği, kararın nasıl alınacak konusu açıklanacaktır. Ortaklığın giderilmesi 1) Ortaklığın Giderilmesi Davalarında Arabuluculuk Zorunlu mu? 5 Nisan 2023 tarihli… Devamını Oku
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 1996/9378 K: 1997/4125 T: 26.06.1997
Tapusuz mallara ilişkin satış vaadi, gerçek anlamda bir gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini teşkil etmez. Ancak, geçerli olmasına da engel değildir. Zira, tapusuz taşınmazlara ilişkin satımın gerçek hukuksal niteliği zilyetlik hakkının devri amacını güden satımdan ibarettir. Bu sebeple davacının dayanağı olan satış vaadi senedinin, zilyetliğin devir senedi olarak yorumlanıp, delillerin bu şekilde değerlendirilmesi gerekir. Devamını Oku
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/10596 K: 2016/3015 T: 9.3.2016
Yasal mirasçılar, mirasbırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlararası karşılıksız kazandırmaları, denleştirmeyi sağlamak için terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlüdürler. Mirasbırakanın çeyiz veya kuruluş sermayesi vermek ya da bir malvarlığını devretmek veya borçtan kurtarmak ve benzerleri gibi karşılık almaksızın altsoyuna yapmış olduğu kazandırmalar, aksi mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça denleştirmeye tabidir.” Altsoy dışındaki yasal mirasçılara yapılan kazandırmalarda ise miras payına mahsup edilmek üzere hareket edilmediği yönünde bir karine vardır. Bu karinenin aksinin davacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Devamını Oku
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/17895 K: 2017/2125 T: 20.3.2017
Mirasbırakanın çeyiz veya kuruluş sermayesi vermek ya da bir malvarlığını devretmek veya borçtan kurtarmak ve benzerleri gibi karşılık almaksızın altsoyuna yapmış olduğu kazandırmalar, aksi mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça, denkleştirmeye tâbidir. Devamını Oku
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2018/262 K: 2018/6839 T: 12.3.2018
Dinlenen davacı tanıkları davacının yakınları olup temlikin muvazaalı olduğuna dair yeterli beyanda bulunmamışlardır. 3. kişi konumundaki davalı tanıkları ise çekişme konusu taşınmazdaki muris payının davalılara, murisin kocasına ait bir taşınmazın da davacıya verilmesinin kararlaştırıldığını, nitekim davacının o taşınmazda iki daire sahibi olduğunu bildirmişlerdir. Eldeki davada davacı muvazaa iddiasını usulünce kanıtlamış değildir. Devamını Oku
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2010/6611 K: 2010/7988 T: 08.07.2010
Davada dayanılan 27.05.1997 günlü sözleşme, noterde onaylama şeklinde yapılmıştır. Oysa, Noterlik Kanununun noterlerin yapacağı işleri düzenleyen 60.maddesinin 3.fıkrası ve taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin “düzenleme şeklinde yapılmasını” zorunlu kılan 89.maddesi hükümleri uyarınca taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin noterde düzenleme şeklinde yapılması gerekir.… Devamını Oku
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1969/1257 K: 1974/308 T: 30.03.1974
Gayrimenkul satış vaadinde, satış vaadi sözleşmesinin esaslı unsurlarının değiştirilmesinde veya yeniden düzenlenmesinde öngörülen resmi şekle uyulması gereklidir Devamını Oku
Danıştay 14. Daire E: 2012/9794 K: 2014/2158 T: 13.2.2014
İdarenin işlem ve eylemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu, işleme konu sundurmanın, davalı idarenin hukuka aykırılığı yargılama sonucu ortaya çıkan işlemi nedeniyle davacı tarafından yıkıldığı/söküldüğü, bu nedenle idarenin hukuka aykırı işlemi sonucu ortaya çıkan zararı tazmin yükümlüğü altında bulunduğu, hatalı olarak yapılan yıkımdan dolayı uğranılan zararın tazmini gerektiği Devamını Oku
Danıştay 6. Dairesi E: 2016/3471 K: 2017/1825 T: 14.3.2017
Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 04.06.2013 tarihli, E:2013/465, K:2013/892 Sayılı kararı dahil yerleşmiş görüşüne göre, idarenin davaya konu taşınmazlara kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazmini istemiyle açılan davalarda, idarece fiili olarak el atılan taşınmazlar bakımından, davanın haksız fiillere dair özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde; fiili olarak el atılmayan taşınmaz bakımından ise, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazmini kapsamında ve 2577 Sayılı Kanun uyarınca idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekmektedir. Devamını Oku
Danıştay 14. Dairesi E: 2012/907 K: 2014/5179 T: 6.5.2014
Pergola ve benzerlerinin yapımının ruhsata, tabi olmadığı, ancak bu nitelikteki imalatların ruhsata tabi olmadığının kabul edilebilmesi için; genel olarak İmar Kanunu'nda düzenlenen, yapı tanımı kapsamında inşa edilmemiş olması, dolayısıyla kapalı alan oluşturmayacak şekilde, güneş ve yağmurdan korunma amacına yönelik olarak ve taşıyıcı unsuru etkilemeyecek, çekme mesafelerine tecavüz etmeyecek şekilde, hafif yapı malzemeleri ile yapılmış olması gerekmektedir. Devamını Oku
Danıştay İDDK E: 2015/1834 K: 2016/648 T: 3.3.2016
Yapının sahibi ibaresiyle, yukarda sayılan inşai faaliyetleri gerçekleştiren kişiler ifade edilmektedir. Başka bir deyişle “yapının sahibi” ibaresinden ister yapının mülkiyetine sahip kişiler isterse kiracı, yapı malikinin yakını, intifa hakkı sahibi gibi üçüncü kişiler olsun inşai faaliyeti yapan kişiler anlaşılmaktadır. Danıştay'ın istikrar kazanan içtihatlarında da yapının sahibi ibaresinden, mevzuata aykırı yapıyı inşa eden kişinin anlaşılacağı belirtilmiş olup, uygulamada idarelerce gerekli araştırma yapılarak mevzuata aykırı inşai faaliyeti yapan kişi tespit edilmeksizin doğrudan yapının mülkiyet sahibine para cezası verilmesi, Kanun'un amacı ve anlamı ile bağdaşmayan bir sonuç doğurur." Devamını Oku
Danıştay 14. Dairesi E: 2011/10527 K: 2011/312 T. 29.6.2011
Olayda; dava konusu işlemin Kıyı Kanunu ile uygulama yönetmeliği ve 3194 sayılı yasaya göre tesis edildiği, idari yaptırım kararında para cezası uygulanacağının belirtilmesinin yanında dava konusu taşınmazdaki engellerin beş gün içinde kaldırılması gerektiği aksi takdirde Limonlu Belediyesince kamu gücü kullanılarak kaldırılacağının belirtildiği yani "idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren karar"ın da verildiği anlaşılmıştır. Uyuşmazlığın çözümü, idari yargının görev alanına girdiğinden, Mahkemece uyuşmazlığın esasına girilerek karar verilmesi gerekir. Devamını Oku
Danıştay 14. Dairesi E: 2012/4890 K: 2013/1996 T. 21.3.2013
İmar Kanunu’nda da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği, ancak; idari para cezasına konu yapı ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararın yapı tatil tutanağı ile belirlenmesi üzerine verildiği anlaşıldığından; idari para cezasına ilişkin kararın hukuka aykırılığı iddiasının da, idari yargı yerinde görüleceği, idari yargı düzeninde ise, yargılama usulü olarak, İdari Yargılama Usulünün uygulanması, 2577 sayılı Kanun'un 1. maddesinin 1. fıkrasının amir hükmünün gereği olup, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda ise; belli parasal miktarın altındaki uyuşmazlıklar hakkında idare mahkemesince verilen kararların kesin olduğuna ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Devamını Oku
Uyuşmazlık Mahkemesi E: 2010/324 K: 2011/66 T: 4.4.2011
Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3. maddesi ve aynı Kanunun 27. maddesine 5560 sayılı Kanun’la eklenen sekizinci fıkra hükmü bir arada değerlendirildiğinde, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca verilen para cezasına karşı açılacak davanın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu ve dolayısıyla bu cezaya dayanılarak tesis edilen İdari Yaptırım Karar Tutanağına karşı açılacak davanın da çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu Devamını Oku
Danıştay İDDK E: 2014/63 K: 2016/1023 T: 24.3.2016
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, imar planında ağaçlandırılacak alan (mezarlık) kullanımında kalan bölgenin yeşil alan olarak kabulü gerekmekte olup, yeşil alanların düzenleme ortaklık payından karşılanabileceği açıktır. Devamını Oku
Danıştay 6. Dairesi E: 2014/3563 K: 2017/1066 T: 16.2.2017
Davacı tarafından iptali istenilen işlemin hangi hususlardan hukuka aykırı olduğu ve hangi kanun maddesinin ihlal edildiği ortaya konulmasa da İdare Mahkemesince bu hususların resen araştırılması gerektiği gibi davacı tarafından davaya konu parselasyon planının dayanağı olarak gösterilen imar planlarının da bulunduğu yere dair olup olmadığının araştırılarak asıl dayanak imar planlarının ortaya konulması gerekmektedir. Devamını Oku
Danıştay 6. Dairesi E: 2015/9290 K: 2016/336 T: 2.2.2016
İdari yargıda, parselasyon işlemine karşı birden fazla taşınmaz için tek dava dilekçesi ile iptal davası açılabilir..."Bu durumda, dava konusu parselasyon işlemiyle aynı düzenleme alanı sınırı içindeki taşınmazlarla ilgili olarak düzenleme yapıldığına ve aynı iddialara dayanılarak dava açıldığına göre, parselasyon işleminin bütün halinde incelenmesinin bu yolla mümkün olması karşısında, tek bir dilekçe ile davanın açılmasında 2577 sayılı Kanunun 5. maddesine aykırı bir yön bulunmadığı, dolayısıyla mahkemece önce dilekçenin reddine karar verilip, bilahare aynı yanlışlığın tekrarlandığından bahisle davanın reddine hükmedilmesinde usul hükümlerine uyarlık görülmemiştir. Devamını Oku
Danıştay 6. Dairesi E: 2013/1015 K: 2014/2428
İmar planlarına karşı, 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamında yapılacak başvurular için, 3194 sayılı Kanun’un 8/b maddesi ile özel bir itiraz süresi getirildiği anlaşılmaktadır. Buna göre, imar planlarına yönelik olarak, bir aylık askı süresi içinde 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamında başvuruda bulunulması ve bu başvuruya idari dava açma süresinin başlangıç tarihi olan son ilan tarihinden itibaren 60 gün içinde cevap verilmeyerek isteğin reddedilmiş sayılması halinde, bu tarihi takip eden 60 günlük dava açma süresi içinde veya son ilan tarihini izleyen 60 gün içinde cevap verilmek suretiyle isteğin reddedilmesi halinde bu cevap tarihinden itibaren 60 günlük dava açma süresi içinde idari dava açılabileceği sonucuna varılmaktadır. Buna göre, imar planlarına askı süresi içinde bir itirazda bulunulmamış ise davanın, 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesi uyarınca imar planının son ilan tarihini izleyen günden itibaren altmış gün içinde açılması gerekir. Devamını Oku
Danıştay 14. Dairesi E: 2011/9654 E: 2012/2931 T: 18.4.2012
Yıkım kararı doğrudan yapıya yönelik olarak tesis edilen bir işlem olduğundan, adına işlem tesis edilen ve yapının maliki olan kişiler dışında, bu işlemden etkilenecek kişiler tarafından da dava açılması olanaklıdır. Dava konusu işlemlerin icra edilmesi durumunda, bu yapıda kiracı olarak faaliyette bulunan davacı şirketin olumsuz etkileneceği açıktır. Devamını Oku
Danıştay 14. Dairesi E: 2012/5631 K: 2014/1596 T: 05/02/2014
Ulaştırma hizmeti ile ilgili yapım işi nedeniyle, idarenin uygun gördüğü yere yapılan yapıların, Plansız Alanlar İmar Yönetmeliği'nin 37’nci maddesinin 3’üncü fıkrası uyarınca yapı ruhsatına tabi olmadığı, bu nedenle yıkımı konusunda tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı hakkında. Devamını Oku
Danıştay 14. Dairesi E: 2011/14794 K: 2013/1444
Sağlıklı ve düzenli şehirleşmenin sağlanması bakımından, yapının inşaa edildiği tarihte yürürlükte bulunan plana ve ruhsata uygun olarak inşa edilse dahi, bu planın hukuka ve mevzuata uygun olmadığı tespit edilerek yargı merciince iptaline karar verilmesi durumunda kazanılmış hakkın varlığından söz edilemeyeceği, ancak; yıkım işlemi tesis edilmeden önce, hukuka aykırı bir şekilde plan oluşturan ve bu plana göre ruhsat veren idarenin kusurlu davranışı nedeniyle iyi niyetli kişilere, yıkıma konu taşınmaz bedelinin ödenmesi gerektiği hakkında. Devamını Oku
Danıştay 6. Dairesi E: 2009/10109 K: 2011/3784
Kamulaştırmanın uzun süre yapılmadığı takdirde, kişilerin temel haklarından biri olan mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir zaman diliminde kısıtlandığı ve bu durumun mülkiyet hakkının özünün zedelenmesine neden olduğu hakkında. Devamını Oku
Danıştay İDDK E: 2014/1615 K: 2014/2763
İmar planında taşınmazı kamu alanında kalan davacının mülkiyet hakkını ihlal eden parsel üzerindeki kısıtlamanın kaldırılması hukuken zorunlu olmakla birlikte, bu amaçla yapılacak imar planı değişikliğinde davacıya ait parselin kullanım amacının konut olarak belirlenip belirlenemeyeceğini ortaya koymak için, şehircilik ilkeleri ve planlama esasları çerçevesinde bir inceleme yapılması zorunludur. Yapılacak böyle bir inceleme sonucunda, davacının mülkiyet hakkını kısıtlama olmadan kullanımını ve taşınmazı üzerinde kısıtlama olmadan tasarruf etmesini sağlayacak farklı kullanım amaçlarının, şehircilik ilkeleri ve planlama esasları çerçevesinde belirlenmesinde ve planlanmasında yetkinin davalı idarede bulunduğu açıktır. Devamını Oku
Danıştay 6. Dairesi E: 2013/5536 K: 2014/2440
Şehircilik ve planlama ilkeleri gözetilmeden ve konut adası içinde konut işleviyle tampon bölge oluşturulmadan uyuşmazlığa konu taşınmaza mevcut imar planında konut parselleri arasında plan bütünlüğü gözönüne alındığında ada bazında öngörülen fonksiyonlarla örtüşmeyecek şekilde ayrıcalıklı bir konumda akaryakıt ve LPG istasyonu kullanımı getirilmesinde şehircilik ilkelerine planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık bulunmamaktadır. Devamını Oku