cover

Suat Şimşek

  • Yazılar
  • Favoriler
  • Yorumlar
14 May, 2023

Danıştay İDDK E: 2012/477, K: 2014/3990

Yapı ruhsatının ve dayanağı uygulama imar planının iptali istemiyle açılan davada, yapı ruhsatına dayanak alınan imar planının hukuka aykırılığı saptanarak yargı yerince iptal edilmiş olması halinde, inşaat ruhsatının da dayanağının kalmadığı, hukuka aykırı olan ruhsata göre inşa edilen yapının ilgiliye ileriye yönelik olarak koşulsuz bir kazanılmış hak tanımasının olanaklı olmadığı hakkında. Devamını Oku

14 May, 2023

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2013/1066, K:2013/1339, 06.02.2013

Bir kimse kendi malzemesi ile başkasının taşınmazına sürekli, esaslı ve tamamlayıcı nitelikte yapı yapmışsa ve yapının değeri açıkça arazinin değerinden fazlaysa, iyiniyetli taraf uygun bir bedel karşılığında yapının ve arazinin tamamının veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin malzeme sahibine verilmesini isteyebilir. Taşınmaz maliki, rızası olmaksızın yapılmış ve yıkımı aşırı zarar doğurmayan yapının yıkımını isteyebilir. Taşkın yapı sahibinin iyiniyetli olduğunun kabul edilmesi için, Tapu Sicil Müdürlüğü, Kadastro Müdürlüğü veya Belediyeye müracaat ederek kendi çap kaydının kapsamını tayin ettirmesi, yapılanmanın belirlenen ölçüm dahilinde olması gerekir. Davalının bu mercilere müracaat etmediği, iyiniyetli olmadığı durumda diğer koşullar aranmayacağı gözetilerek, temliken tescil isteğinin reddine karar verilmelidir. Devamını Oku

14 May, 2023

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2013/16926, K:2014/2234, 12.02.2014

Çapa bağlı taşınmazlarda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı olmayan ve başkasının taşınmazına bilerek bina inşa eden davalı iyiniyetli olamayacağından Türk Medeni Kanununun 722, 723, 724 ve 725. maddelerinin olayda uygulama yeri bulamayacağı kuşkusuzdur. Ancak, davalıya ait yapının tamamı dava konusu 2 parselde bulunmadığından tazminat olarak taşınmazın tamamı için belirlenen malzeme bedeline hükmedilmesi, dolayısıyla bir bütün olarak binanın mülkiyetinin haksız olarak davacıya devrine yol açacak şekilde hüküm tesisi doğru değildir. Devamını Oku

14 May, 2023

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2014/4476, K:2014/11766, 15.09.2014

Somut olayda; davacının davalıdan resmi olmasa da sözleşme ile taşınmaz satın aldığı, taşınmazın devrinin sağlanacağı inancı ile bazı masraflar yaptığı diğer bir deyiş ile zilyet olduğu sürede iyiniyetli olduğu açıktır; bu durumda davacı TMK'nun 723. maddesi gereğince yaptığı zorunlu ve faydalı masraf bedelini talep edebilecektir. Devamını Oku

14 May, 2023

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/16235, K:2014/13856, 22.10.2014

TMK'nun 723/3 maddesinde ise “...malzeme sahibi iyiniyetli değilse hakimin hükmedeceği miktar bu malzemenin arazi maliki için taşıdığı en az değeri geçmeyebilir” denilmekte ise de bu hükümde yer alan hak ayni hak niteliğinde olmayıp, şahsi hak (alacak hakkı) dır. Bu hak taşınmazı alan yeni malike karşı 723.maddeye dayanılarak talepte bulunulmaz ( Yargıtay HGK nun 14.11.1962 gün ve 4/140-94 sayılı kararı). Bu durumda davacı BK'nun sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanabilir. BK'nun 61 vd. maddeleri gereğince, “hukuken geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir başkasının (davacının) malvarlığından istifade ederek kendi malvarlığını artıran kimse (davalı) elde ettiği kazanımı geri vermek zorundadır”. Devamını Oku

14 May, 2023

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/9118, K:2015/1842, 23.02.2015

Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır; birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır. İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır. Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir. Değinilen üç koşulun yanısıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından Mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir. Devamını Oku

14 May, 2023

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2014/17185, K:2016/5953, 11.05.2016

Çapa bağlı taşınmazlarda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı olmayan ve başkasının taşınmazına bilerek bina inşa eden davalılar iyiniyetli olamayacağından, Türk Medeni Kanunu'nun 722,723,724 ve 725. maddelerinin eldeki davada uygulama yeri bulamayacağının şüphesiz olduğu ve mahkemece el atmanın önlenmesi ile birlikte yıkım isteminin de kabulüne karar verilmesi gerektiği gözetilmelidir. Devamını Oku

14 May, 2023

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2015/14059, K:2016/8400, 30.05.2016

Davacının, tapuda hazine adına kayıtlı olup ecrimisil ödemek suretiiv le kullandığı taşınmaza ağaç dikmesi nedeniyle iyiniyetli olarak kabulüne imkan bulunmadığından, arsa sahibi olan davalı hâzinenin ağaçlar sebebiyle iyiniyetli olmayan malzeme sahibi davacıya bir miktar tazminat ödemesi ve tazminatın ağaçların arazi sahibi için taşıdığı en az değerle sınırlı olması gerektiği, öte yandan tazminat miktarı ağaçların arazi maliki için arzettiği sübjektif değeri aşamayacağından, burada olayların özelliğine bakan hakimin Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesinin kendisine tanıdığı takdir yetkisini kullanması gerektiği de nazara alınmalıdır. Devamını Oku

14 May, 2023

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2016/13251, K:2018/1413, 21.02.2018

Davacının kendisine ait olmayan taşınmaz üzerine inşa ettiği baraka ve kuyu yönünden iyiniyetli olmadığı, bu barakalar ve kuyu yönünden sadece TMK'nın 723.maddesi gereğince asgari levazım bedelini davalıdan talep edebileceği açıktır. Gerek öğreti ve gerekse uygulama ile asgari levazım değerinin yapı ve eklentilerinin yapımında kullanılan tüm malzemelerin işçilik ve yapımcı kârı gibi unsurlar gözetilmeksizin piyasadaki en düşük değerlerinden, yapım yılı veya yıllarına göre yıpranma düşüldükten sonra elde edilecek miktar şeklinde hesaplanacağı da benimsenmiş bulunmaktadır.  Devamını Oku

14 May, 2023

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/10343, K:2019/106, 08.01.2019

Dava, muhdesatın davacıya ait olduğunun tapunun beyanlar hanesine şerh verilmesi isteğine ilişkindir. Kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

14 May, 2023

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/11042, K: 2019/860, 04.02.2019

Başkasının arazisine yapı yapan kişinin tescil talebinde bulunabilmesi için; malzeme sahibinin iyi niyetli olması, yapı değerinin taşınmaz değerinden fazla olması, malzeme sahibinin taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesi gerekir. Devamını Oku

14 May, 2023

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/14914 K: 2016/2070 T: 23.02.2016

ayıt malikinin mülkiyeti kötüniyetle kazandığı ileri sürülmüşse, üçüncü kişinin ayni hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken şahıs olup olmadığına bakılması gerekir. Çünkü, TMK'nın 1024. maddesi uyarınca bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmişse bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişilerin yolsuz olan bu tescile dayanma olanakları yoktur ve yasa ve uygulamadaki deyimiyle bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan ve hukuki sebepten yoksun bulunan tesciller yolsuz tescil sayılacağından, hakkı zedelenen üçüncü kişinin iyiniyetli olmayan malike karşı doğrudan doğruya şahsi hakkına dayanması mümkündür. Devamını Oku

13 May, 2023

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2014/13259 K: 2016/397 T: 18.01.2016

Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Devamını Oku

13 May, 2023

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2015/53 K: 2016/211 T: 02.03.2016

Bu nedenle, aile konutu üzerinde lehine tasarruf işlem yapılan kişi/kişilerin iyiniyeti her somut olaya göre değerlendirilmelidir. Hemen ifade edilmelidir ki; tapuda aile konut şerhi olmasa da bunu bilebilecek durumda olan veya bilen lehine hak oluşturan kişinin iyiniyetinin bulunduğunun kabul edilmesi de mümkün değildir. Nitekim benzer ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 15.04.2015 gün ve 2013/2-2056 ve 2015/1201, 19.06.2015 gün ve 2015/2-528, 2015/1713 sayılı kararlarında da kabul edilmiştir. Devamını Oku

13 May, 2023

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2016/6409 K: 2016/5922 T: 11.05.2016

yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Devamını Oku

13 May, 2023

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2014/17745 K: 2016/6919 T: 06.06.2016

"kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarihli l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. Devamını Oku

13 May, 2023

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2015/12 K: 2016/1005 T: 02.11.2016

Taşınmaz maliki tarafından terkini talep edilmediği için tapu sicilinde varolmaya devam eden şerh etkisini devam ettirecektir. Bu nedenle tapudaki satış vaadi şerhini görerek taşınmazı satın alan kişi TMK’nın 1023. maddesi anlamında iyiniyetli üçüncü kişi kabul edilmeyecek ve vaad alacaklısına karşı bu madde korumasından yararlanamayacaktır. Zira tapu sicilinin aleniliği dolayısıyla herkesin kütükte yer alan haklarla ilgili bilgisi olduğu varsayılır, bunun aksi iddia edilemez Devamını Oku

13 May, 2023

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2014/20353 K: 2017/506 T: 26.01.2017

Özet: kısa aralıklarla yapılan temliklerin de hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve iyiniyetli kabul edilen dava dışı ....’in TMK. 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanmayacağı Devamını Oku

13 May, 2023

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi E: 2017/449 K: 2017/2579 T: 15.06.2017

Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin geriye dönük olarak feshi halinde yükleniciden pay satın alan kişilerin Medeni Kanun'un 1023. maddesinden yararlanamayacakları Dairemizin yerleşik uygulaması gereğidir. Gerek yüklenici, gerekse de yükleniciden pay alan davalılara arsa sahibince yapılan arsa payı devirleri avans ödemesi niteliğinde olup, yüklenici ve ondan bağımsız bölüm satın alan arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin tarafı olmayan üçüncü kişilerin tümü taşınmaz üzerine kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince inşaat yapıldığını ve yüklenicinin edimini yerine getirdiğinde bağımsız bölümlere gerçekten hak kazanacaklarını bilerek bağımsız bölüm satın almışlardır. Devamını Oku

13 May, 2023

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/2022 K: 2018/1168 T: 06.06.2018

sübjektif hüsnüniyet ile, kütükteki bir işlemin geçerli olduğuna inanılmış olması yeterlidir. Tescilin geçerlilik şartlarının mevcut olup olmadığını araştırmak zorunda değildir. Aynı surette, o tescilin dayandığı iktisap sebebinin, mevcut veya muteber olduğunu da araştırmak durumunda değildir. Sadece, tapu kütüğüne itimat etmiş olması, hüsniniyetli sayılması için yeterlidir. Bu sebeple, diğer yardımcı defterlere bakmak vecibesi yoktur. Yevmiye defteri veya müsbit evrak (ispatlayıcı belge) dosyası veya plânlar, tescil ile tezat (aykırılık) hâlinde bulunsa bile, o tescildeki şümul ve muhteva ile aynî hakkı iktisap etmiş olan, evrakı müsbiteye bakma mecburiyeti bulunmadığından, tapu kütüğünde son kaydın dayanaklarını incelememiş olmak, gayrimenkul edinenin gerekli özeni göstermiş olduğu anlamına gelmez Devamını Oku

13 May, 2023

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi E: 2015/9708 K: 2018/3902 T: 03.07.2018

Yükleniciye devredilen pay, avans niteliğinde olduğundan yüklenicinin edimini yerine getirmediği durumlarda ondan pay devralan üçüncü kişilerin hak sahibi olmaları mümkün değildir. Böyle bir durumda üçüncü kişilerin Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesindeki iyiniyet kuralından faydalanmalarının mümkün olmadığı, yüklenici edimini tam ve yasal olarak yerine getirmediğinden aynı Yasa'nın 1024. maddesine göre yükleniciden pay satın alan kişilerin bu alımlarının korunmasının mümkün olmadığı, geriye fesih koşullarının oluşması halinde bu nedenle davalı üçüncü kişiler adlarına kayıtlı olan tapu paylarının da iptal edilerek davacı arsa sahibi adına tesciline karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

13 May, 2023

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2016/2948 K: 2019/469 T: 24.01.2019

vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Devamını Oku

13 May, 2023

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi E: 2016/5983 K: 2019/1298 T: 10.04.2019

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerine istinaden yapılan tapu devirleri avans niteliğindedir. Bu devrin gerçek devir gibi hüküm ifade etmesi yüklenicinin arsa sahiplerine karşı edimlerini tam olarak yerine getirilmesi ile mümkündür. Somut olayda davalı ...’a tapunun arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi nedeniyle verildiği, yüklenici tarafından herhangi bir inşaat yapılmadığı gibi taraflar arasında sözleşmenin de feshedilmiş olduğu göz önüne alınarak tapu kaydının bu gerekçeyle iptaline karar verilmesi gerekirken değişik gerekçe ile iptali doğru görülmemiştir Devamını Oku

13 May, 2023

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/18130 K: 2019/3804 T: 30.04.2019

kayıt malikinin mülkiyeti kötüniyetle kazandığı ileri sürülmüşse, üçüncü kişinin ayni hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken şahıs olup olmadığına bakılması gerekir. Çünkü, TMK'nin 1024. maddesi uyarınca bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmişse bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişilerin yolsuz olan bu tescile dayanma olanakları yoktur ve yasa ve uygulamadaki deyimiyle bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan ve hukuki sebepten yoksun bulunan tesciller yolsuz tescil sayılacağından, hakkı zedelenen üçüncü kişinin iyiniyetli olmayan malike karşı doğrudan doğruya şahsi hakkına dayanması mümkündür. Devamını Oku

Listelenecek herhangi bir yazı bulunamadı.
Listelenecek herhangi bir yorum bulunamadı.